Nazilli ye bağlı Kestel ve(Arpaz) Esenköy Köyleride Selçuklu mezarlarına rastlanmaktadır.
Kestel de Germiyanoğullarından  Kasım ve Mehmet Bey’in türbeleri vardır.
1-Nazilli Dereköy yakınlarında Nazlu ismindeki Türk boylarından bir oymak beyi tarafından kurulmuştur.Kurduğu kentte o günlerin geleneklerine göre kendi ismi Nazlu’yu vermiş zamanla Nazilli olarak kalmıştır.2-Hammer ve Evliye Çelebi gibi tarihçiler ise güzel ve nazlı kızları olduğu kadar şehrin güzelliğini, nazlılığını bu kızlara benzeterek Nazilli adının buradan kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir.
3-Osmanlılar devrinde Aydın Sancak Beylerinin oğullarının zaman zaman Nazilli’nin nazlı kızları için düştükleri ümitsiz aşkları da hikaye edilir.
Köy, eski bir Karya yerleÅŸmesi olan Harpasa Kalesinin eteklerinde kurulmuÅŸ ve adını bu yerleÅŸmeden almaktadır. Hakkında çok az ÅŸey bilinen antik Harpasa, ortaçaÄŸda Stav-ropolis(Afrodisias) MetropolitliÄŸine baÄŸlı bir piskoposluk merkezidir. Daha sonra Aydın BeyliÄŸinin bir yerleÅŸim merÂkezi olarak varlığını sürdürdüğü bazı vakıf kayıtlarından ve bugün ortadan kalkmış olan bazı mezar taÅŸlarından anlaşılır.
Köyde bulunan arkaik karakterli isimsiz bir türbe de bu dönemden kalmış olabilir. Evliya Çelebi de, Aydın Koca beyi tarafından ele geçirilen, Nazilli ovasının güneyindeki boÄŸazı tutan ve “BeÅŸ boy” olarak adlandırdığı köylerden biri olarak Arpaz’ı da sayar. II. Bayezid devrine ait Aydın Mufassal Tahrir defterinde, Arpaz YeniÅŸehir Kazasına baÄŸlı olarak gösterilmiÅŸtir. Buna karşılık 1573–1574 tarihli Aydın Vakıf defterinde Aydın Livasına baÄŸlı bir kazadır.
1451 tarihli Mufassal Tımar defterinde ise şu kayıt vardır:
” Taallukat-ı Arpaz Murad Hüdavendigar Aydın eline gelicek, oda oÄŸlanı Ali Bey e verilmiÅŸ. Yıldırım Hüdavendigar zamanında kadimi Süleyman ve DoÄŸan Bey ve Kemine Bey ve Beyazıt Bey yerdi; mezkûrlar çer iye eserlerdi; ÅŸimdiki halde Murad Hüdavendigar kullarından oda oÄŸlanı İlyas Bey e Murad Hüdavendigar beratıyyiyüb asker-i mansureye mülazemet ider. “ifadesi vardır.
1573 tarihli Aydın Mufassal Tahrir defterinde burası bir Şehzade hassı olarak geçer. Aynı zamanda bölgesel önemi olan bir pazaryeridir. Bugün hala, Pazartesi günleri kurulan pazarına çevre köylerden gelirler.
Ancak, 16. yüzyıldan itibaren iltizam düzenini kazayı olumsuz yönde etkilediği anlaşılmaktadır. 1560 yılında, suistimal yapan kadıyı halk toplu bir dilekçeyle şikâyet etmiştir. Huzursuzluğun sonraki yıllarda, süregeldiği, halkın zaman zaman rüsum(vergi) ödemeyi reddettiğini kaydeden belgeler vardır.
Huzursuzluk 17. yüzyıldaki bölükbaşı ayaklanmaları, salgın hastalıklar nedeniyle artar ve 1828–1829 yıllarında patÂlak veren Atçalı Kel Mehmet önderliÄŸindeki halk isyanıyla doruk noktasına ulaşır. İsyanın bastırılmasından sonra gitgide önemini kaybeden Arpaz, yöredeki güçlerini koruyan ancak İmparatorluÄŸu sarsan ekonomik bunalımlardan nasibini alan yerel beylerin güdümüne girer.

Bey evi oymalı ahşap işçiliği, nakışlan, tavanlarındaki çarkıfelek motifleriyle 19. yy. üslup ve özelliklerini yansıtan bir taşra yapısı dır.
Dekoratif özellikleri nedeniyle kulenin onarımı sırasında yapıldığı düşünülmektedir. Bazı değişikliklere rağmen özgün şekline iyice koruyabilmiş olan bu yapının daha eski bir evin yerini aldığı varsayımı geçerliliğini korumakla beraber bu hususa açıklık kazandıran veriler yoktur.
Evin güneydoÄŸu odasında, kapının karşısındaki bir dolap, çatı arasına götüren gizli bir merdiveni saklamaktadır. TaÅŸ duvarlar ve kestane aÄŸacından yapılmış payandalar üzeÂrine inÅŸa edilmiÅŸ bir Osmanlı evidir. Yaz ve kış odaları ile hayat alanı olarak ifade edilen verandaları bulunmaktadır.
İyi korunmuÅŸ olmasına raÄŸmen genel kuruluÅŸ düzeni açısından incelemeye deÄŸer olan bu konak II. Mahmut zamanında ki zeybek ayaklanması ve Atçalı Kel Mehmet olaÂyıyla yakın ilgilidir. 1828–1829 yılında voyvoda ve muhas-sıllardan (küçük dereceli idareci) ÅŸikâyetçi olan halkın desteÄŸini de alarak yanındaki zeybeklerle Aydın ın kaza ve köyleÂrine bir süre egemen olan Atça lı Kel Mehmet, yanında yetiÅŸÂtiÄŸi Arpaz Beylerinin bu çiftliÄŸini Haziran 1830 da kuÅŸatarak yakmıştır. Böylece beyler konağı maddi kültür ve sosyal tarihin kesiÅŸtiÄŸi bir düzlemde çok anlam taşıyan bir belge niteliÄŸindedir.
———-

Kapının üst kısmında daha önce kullanılan bir çekme köprüye ait makara yuvaları bulunmaktadır. İndirildiği zaman evin (konağın) zemin kat taşlığına dayanan kemerli bir platforma oturan asma köprü, evden kuleye doğrudan doğruya bir tehlike anında çekebilmeyi sağlıyordu.
Dışa tamamen kapalı olan kulenin zemin katı, Meşrutiyet dönemine kadar zindan olarak kullanılmıştır.
GiriÅŸ katından üst kata ahÅŸap bir merdiven ile çıkılır. Bu kat ovaya bakan parmaklıklı pencereleri, oturma sekileri, dolapları, alçıdan ocağıyla bir yaÅŸama mekânı olarak düzenlenÂmiÅŸtir. Yanında, sonradan eklendiÄŸi anlaşılan kubbeli küçük bir hamam vardır.
Oda dolaplarının arkasından dolanan ve sonradan inşa edildiği anlaşılan kar gir bir merdiven, halen ahşap bir çatı ile örtülü bulunan ancak özgün bir şekilde olan teras dama çıkar. Terasın köşelerindeki çıkma kuleciklere açılan çok sayıda menfez, hem geniş bir gözetleme açısı sağlıyor hem de her yöne ateş edebilme kolaylığı getiriyordu. Bir çıkma mazgal, giriş kapısını zorlayanların üzerine kızgın su akıtmaya yarıyordu.
Bu yapı özellikleri ile kule korunma, savunma ve geniş görüş açısı nedeniyle gözetleme amacıyla kullanılmaktaydı.
Konağın kuruluÅŸ düzeni, yapımı ve baÄŸlı birimleri ile ilk çaÄŸdan bu yana sürekli olarak iskân edilmiÅŸ olan Arpaz ın geçmiÅŸine sıkıca baÄŸlıdır. Bu iskân sürekliliÄŸinin baÅŸlıca neÂdeni, yerleÅŸmenin son derece verimli bir ovanın kıyısında kurulmuÅŸ olmasından ileri gelir. Bu kulenin yapılış tarihi kesin olarak belirlenmiÅŸ deÄŸildir. Ancak II. Mahmut döneminde Rodos a ıslahata gönderilen Hacı Hasan Bey, Rodos tan dönüşünde 20 kadar usta getirmiÅŸ ve bu yıllarda bu kulenin onarıldığı sanılmaktadır. Onarımı yapan ustaların Rodos tan gelÂmiÅŸ olmaları kulenin modern havasından anlaşılır. Gerçektende, köşe kuleleriyle bu yapı Rodos taki St. Jean şövalyelerinin kalesindeki Naillac kulesini andırmaktadır.
Anadolu nun tarihinde ölü zamanlar olmadığını bir kez daha anımsatan Arpaz Beyler Konağı Batı Anadolu nun yerleşim tarihindeki sürekliliğin bir belgesidir.
ANKARA PALAS OTELİ İstasyon Meydanında yer alan Ankara Palas Oteli, bodrum, zemin ve birinci kat olmak üzere üç katlı, ahşap kırma çatılı, üzeri yerli kiremitle örtülü, kargir olarak inşa edilmiştir. Giriş İstasyon Meydanı (Güney) yönünden sağlanır. Kuzeyinde, ortada küçük bir havuz bulunan bahçe yer almaktadır. Bahçeye giriş güneydeki esas girişin tam karşısına düşen bahçe kapısı ile sağlanmaktadır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan ve bu özellikleri taşıyan yapının;
Ön Cephe: Yatay, dışa taÅŸkın iki kat silmesi ile üç kata ayrılmış olup, bodrumla zemin katı ayıran düz zeminle birinci katı ayıran silme ise üç kademelidir. Tam ortada yer alan giriÂÅŸin iki yanındaki ve çatıya kadar uzanan plasterler cepheyi dikine üçe bölmektedir. Zemin kattan giriÅŸi saÄŸlayan kapı esas itibariyle dikdörtgen ÅŸekilli ve iki kapı kanatlıdır. GiriÅŸ, yapıyı simetrik yapacak ÅŸekilde ikiye ayırmaktadır. Bodrum kat pencereleri düz taÅŸkın silmeli, zemin ve birinci kat pencereleri ise sivri kemer silmelidir. Birinci katta giriÅŸ kapısı üzerinde küçük balkon ve balkon kapısı vardır. Altında ise halen kullanılmakta olan dükkânlar vardır.
Arka Cephe; Ön cephe düzenlemesi ile büyük benzerlik göstermektedir. Ancak buradaki pencere kemerleri yuvarlak olup, bahçeye çıkışı sağlayan kapı kemeri ise basıktır.
Taşkın Saçak Altı: Dört yanda da dikdörtgen bölümlere ayrılmış olup, dikdörtgen çıtalarla balık kılçığı yapacak şekilde düzenlenmiştir.
Yapının İç Düzeni: Zemin ve birinci kat haçvari planlı olup, doğu batı yönündeki yan hollerde karşılıklı odalar mevcuttur. Kuzey Güney yönündeki ana holde ise hol ve birinci kata çıkışı sağlayan merdiven yerleştirilmiştir. Zemin kattan birinci kata çıkışı sağlayan merdiven çift yönlü başlayıp, merdiven sahanlığında birleşerek tek yönlü olarak birinci kata ulaşmaktadır.
Duvarlarda herhangi bir süsleyici unsur olmayıp baÂdanalıdır. Kapı ve pencere doÄŸramaları ile tavan ve döşemeler ahÅŸaptır. Tavanda tavan göbekleri mevcut olup biri dama moÂtifli, diÄŸerleri ise yıldız motifli, zemin katta giriÅŸin iki yanındaki kapıların üzerinde de alçıdan bitkisel motifli kabartma süslemeler mevcuttur. Bu bina korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı olarak kabul edilerek tescil edilmiÅŸtir.

Osmanlı Mimarisi (18 Yüzyıl) Dokuzun Hamamı
18. yüzyıl sonlarına tarihlenebilen hamam, Nazilli de Osmanlı döneminden günümüze kadar gelen tek hamam örneği olup, bu yapı da taşınmaz kültür varlıklarımız arasında yer almaktadır.